Bir çiçekle bahar olmaz; ama her bahar bir çiçekle başlar.
Allah'ına kul olmayan davasına er olamaz.
Davamızın esası şefkat, gayesi ise bütün insanlığın saadetidir.
Hakk'ı üstün tutmak her zaman saadet getirir.
Milli Görüş hayra motor, şerre fren olmaktır.
Milli Görüş; bu milletin inancıdır, tarihidir, kimliğidir, ruh köküdür.
Namaz dinin direği, cihad ise zirvesidir. Biz siyaset değil, cihad yapıyoruz.
Bizim yaptığımız iş cihad. Cihad bir insanlık vazifesidir, ibadetlerin en büyüğüdür.
Unutmayalım; insanı hayvanlardan ayıran ve faziletli kılan bazı özellikler vardır. Bunlar:
Doğru ile yanlışı ayırma; bu meziyetten "ilimler" doğmuştur.
Faydalı ile zararlıyı ayırma; bu meziyetten "ekonomi" doğmuştur.
Adalet ile zulmü ayırma; bu meziyetten "siyaset ve hukuk" doğmuştur.
Güzel ile çirkini, iyi ile kötüyü ayırma; bu meziyettense "ahlak ve sanat" doğmuştur.
Bir milletin asıl gücü; topu, tüfeği yahut tankı değil imanlı ve inançlı gençliğidir.
Bizim inancımızda kimse kendisi için yaşamaz, kardeşi için yaşar. Menfaatçiliği öldürmenin yolu budur. Hadis-i şerifte de buyurulduğu gibi "Gerçek iman sahibi kişi, kendisi için sevip istediğini mümin kardeşi için de isteyendir." Çünkü "İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır." Ancak, iyilik kendi kendine olmaz. İyilik çalışmakla olur, cihat etmekle olur.
Biz seçimler için değil, gelecek nesiller için çalışıyoruz.
Asıl marifet, yük altında ve hizmet esnasında sadık ve sağlam kalabilmektir. Yoksa çay sohbetlerinde ve edebiyat kürsülerinde kahramanlık satmak kolaydır.
Cenab-ı Hakkın en sevdiği insan, sorumluluğunu bilen ve kendi görevini en iyi şekilde yerine getiren insandır. Görevini ciddiyet ve titizlikle yapmak İhsan makamıdır.
Bize düşen gayret etmektir. Onlar nasıl ki iki bin yıldan beri bâtıl davaları için inançla ve gayretle çalıştılarsa, biz de onlardan daha büyük bir gayretle, cihat şuuruyla, bütün insanlığın saadeti için canla başla çalışmak zorundayız.
Kırk çürük yumurta bir tane sağlam yumurta etmez.
Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin filleri nasıl sahiplerini ezdiyse, bugün zalim devletlerin uçak, gemi ve tank filoları da birbirini ezecek ve kendi sahiplerini yiyecektir.
Kanunlar ve nizamlar ne kadar mükemmel olursa olsun, onu tatbik edecek insanın içerisine hak ve adalet sevgisi girmemişse, netice tersine tecelli edecek, adalet yerine adaletsizlik, sosyal adalet yerine sosyal istismar hâkim olacaktır.
Yanlışın en tehlikelisi, doğruya en yakın olan yanlıştır. Çünkü, doğruyla karıştırılması ve insanların daha kolay aldatılması ihtimali taşımaktadır.
Siyaseti önemsemeyen Müslümanları, Müslümanları önemsemeyen siyasetçiler yönetir.
Bazen bize soruyorlar: “Bütün okulları birincilikle bitirmişsiniz. Deha seviyesinde bir beyne sahipsiniz. Bilim dünyasında büyük buluşlara imza atmışsınız. Bir bilim adamı olarak kalıp, ilmî buluşlara imza atsaydınız, insanlığa bu şekilde hizmet etseydiniz daha iyi olmaz mıydı?” Bizim cevabımız şudur: “Bir üniversitede profesör olabilirsiniz. Nobel ödülleri de alabilirsiniz; ama ülkenizin insanı bugün olduğu gibi açsa, sefalet ve zorluklar içerisindeyse, dünyada 300 bin çocuk yoksulluk içinde, açlıktan ölüyorsa, sizin Nobel ödülleriniz ne işe yarar?”[
Siyonizm bir timsaha benzer. Bu timsahın üst çenesi Amerika ise alt çenesi Avrupa Birliği'dir. Beyni Siyonizm, gövdesi ise işbirlikçilerdir.
Düşmanlar ve canavarlarla dolu ıssız ve karanlık bir ormandan kurtulmak için; tehlike bölgelerini ve güvenlik yollarını gösteren bir haritaya, doğru yön tayinine yarayan bir pusulaya, çevremizi aydınlatacak bir ışığa ihtiyaç vardır. İşte, haksızlık ve şeytanlıklarla kaplı bir dünyada, selamet yolunu bulmak için de Kur'an bir harita, akıl bir pusula, iman ise önümüzü aydınlatan bir fener hükmündedir.
Biz mantar zihniyetli değiliz, biz çınar ağacıyız.
Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır.
Ben kesinlikle inanıyorum ki önümüzdeki yıllarda bütün dünyada en gür sada, hakkın ve hakka inananların olacaktır.